Bosna piramitlerinin sırrı

, Yorum yapılmamış

İLK ne zaman duydum, bilmiyorum ama zaten keşfedileli 10 yıl oldu. Bosna-Hersek’in küçücük şehri Visoko’da 2005 yılında piramitler bulundu. Daha doğrusu araştırmacı Semir Sam Osmanagiç, gördüğü piramit şeklindeki tepeyi doğanın kendi elleriyle yapamayacağını düşünüp toprağı eşelemeye başladı. Dünya tarihini değiştirecek bir keşif yaptığını açıkladı. Çok geçmeden ‘bilim’ çevrelerinden itirazlar da yükseldi. Son 10 yıl ‘Bosna’da piramitler var. Hayır, piramitler yok’ tartışmalarıyla geçti. Kalkıp yerinde görmeye gittim. Zaten benden önce piramitleri görmeye giden Türklerin sayısı 10’u ancak buluyormuş.

IMG_2039

GÖNÜLLÜLER ORDUSU ÇALIŞIYOR

Arkeologlar ve pek çok bilim insanı Bosna piramitlerini reddediyor ancak, ‘eğer’ gerçekse dünyanın en önemli keşfi kabul edilecek bu piramitleri ortaya çıkarmak için gönüllüler ordusu çalışıyor. Dünyanın çok farklı ülkelerinden gönüllüler hem piramidin kalıntılarını çıkarmak için çalışıyor hem de piramidin altında olan tünelleri kazıyorlar. Şu anda 80 ülkeden gönüllü piramitler için çırpınıp duruyor.

Burada kuşkunun en önemli kaynağı piramitlerin toprakla ve bitki örtüsüyle kaplı olması. Çünkü biz, taş bloklardan yapılmış Mısır ve Meksika piramitlerine aşinayız. Tabii ki çölde üzerinin toprakla kaplanması ve ağaçların bitmesi beklenemez. Çin dahil pek çok ülkede piramitler bulunuyor. Ve öyle sayıca da az değiller. Binlerce piramit var dünyada. Keşfi yapan Osmanagiç, Bosna piramitlerinin 25 bin yıl önce yapıldığını ve daha sora gelen başka bir medeniyetin tünelleri kapattığını söylüyor.

“Neden” soruma karşılık Osmanagiç, iyiliğin ve kötülüğün savaşını hatırlatıp, buradaki bilginin dışarı çıkmasını istemeyen ‘karanlık güçler’e işaret ediyor. Hatta şu anda bu piramitlerin ortaya çıkmasını istemeyenleri de ‘karanlık’ tarafta yer almakla suçluyor.

Urfa’daki Göbeklitepe’ye atlayan bilim çevrelerinin, Bosna piramitlerine burun kıvırmasını anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Bosna hükümeti finansal destek vermiyor ama ülkeye turist çekebilir diye kazıları serbest bırakmış. En azından engellenmedikleri için mutlular.

Peki ben ne düşündüm, diye bana soracak olursanız… Ortaya çıkmış Mısır’daki gibi bir piramit yok. Ama kalıntılar var. Kil ve taşlarla örülmüş duvar ve teras kalıntıları bulunuyor. Tünelleri piramitlerin resmi köpeği Sunny’nin eskortluğunda gezdim. Tünellerde yer alan yığma duvarları gördüm. Osmanagiç bu duvarları, tüneli kapatmak isteyen ikinci uygarlığın yaptığını söylüyor. Oraya insan eliyle taşımanın mümkün olmadığı birkaç tonluk megalit taşları da gördüm.

ÖZGÜR ENERJİYE İNANANLAR

Spiritüel dünya, buradaki titreşimin gücüne inanıyor. Schuman Rezonansı’nın en ideali… Bütün Balkanların farklı bir enerjiye sahip olduğunu düşünmekle birlikte, özellikle tünellerde hissedilen enerjinin çok yoğun olduğunu söylemeliyim. Negatif iyonların sayısı da rekor düzeyde. Yani, piramitler henüz tam olarak ortaya çıkmadan şifa arayan insanların akınına uğramaya başlamış.

Şu anda Bosna piramitlerini ziyaret edenler arkeologlar, spiritüel konulara ilgi duyanlar ve özgür enerjinin varlığını kabul edenler. Özgün enerji de neyin nesi derseniz… Güneş gibi dünyanın kendinden gelen enerjisi olduğuna inanılıyor. Açıklamasını da piramitlerin hayranı ve uzun yıllardır sürekli gidip gelen Ferhan Gürbüz şöyle yapıyor: “Yer altı sularının akarken oluşturduğu elektro manyetik gücü, kuvarz kristalleri kaydediyor ve dönüştürerek açığa enerji çıkarıyor. Şifa zor ve pahalı değil. Bu ortaya çıkıyor. Her şey bir enerjiyse, titreşim ve doğal ultrasound ile yüksek kilohertz’de titreşiyor. Bu kapanmış olan akapunktur noktaları ve vücuttaki meridyenleri açığa çıkıyor. Beden kendi kendini şifalandırıyor. Özgür enerji sonsuz bir güç kaynağı. Kadim kavimler bunu kullanıyordu. Dünyanın gidişatına değiştirecek bir şey bu. Engellemeler bundan.”

Atlantis’in burada gömülü olduğunu düşünenler de var. Benim gibi şüpheci bakanlara bile etkileyici gelen Visoko, sırf tepelerinden yürümek için bile ziyaret edilebilir.

IMG_2080

Yeni çiçek çocuklar ‘enerji’ye inanıyor

GÜNEŞ piramidinin tepesi bugüne kadar konser izlediğim en rahatsız mekandı. Fiziki koşullar kötü olmasına rağmen, en çok huzur bulduğum etkinlik oldu. Dünyanın farklı ülkelerinden bu ‘kutsal’ mekana gelenlerin ritüellerine bakıyorum. Tam olarak içlerine girebilmiş değilim. Hâlâ uzaktan seyrediyorum. Ama yaptıkları tek şey huzurlu ve mutlu olmak için çabalamak. Yeni çiçek çocuklar, spiritüelliğe yoğunlaşan insanlar olmalı. Meditasyon yapıp, mantralar söyleyip, bütünlüklerini sağlamaya çalışıyorlar. Kimse ‘sevgi’ sözcüğünü onlar kadar çok kullanmıyor.

 

Âşık Paşa’yı ‘Açık’ yaptılar

ARKADAŞIM Seda Bağcan’ın peşine takılıp gittiğim bu seyahatin turistik bir amacı yoktu. Konser izleyecek, tünellerde yürüyecek, Ay Piramidi’nin tepesine balçıklara bata-çıka, düşe-kalka, çalılara dolana dolana çıkacaktık. Ama bir sabah odamın kapısına gelip dayanan arkadaşlarım sayesinde Saraybosna’ya gittik. Sonra başka bir gün Mostar’ı ziyaret ettik. Orada Blagay Sarısaltuk Alperen Tekkesi’ni de ziyaret ettik. Buna nehrinin doğduğu kayalıkların üzerine kurulmuş münzevi bir yer… Fakat işletmesi içler acısı. Tam bundan şikayet edecekken öğreniyorum ki burayı 30 yıllığına Fidan isimli bir Türk işletme kiralamış.

Bu güzel tekkeyi ziyaret edenler girişin ücretli hale getirilmesinden ve saygısız davranışlardan çok şikayetçi. Bir bilgi tabelasında üç dilde bilgi veriliyor. Türkçe ‘Âşık Paşa’ yazarken, aşktan rahatsız olan kimileri, ‘ş’ harfini kazıyıp yerine ‘ç’ harfini uygun görmüş. Âşık mertebesinin bir anlamı olduğu için ziyaretçiler isyan ediyor. Allah akıl fikir ve ‘ş’ harfi versin!

 

IMG_2076

Yorum Bırakın