İyilik paradoksu

, Yorum yapılmamış

 

00.1

Hiçbir şeyin yolunda gitmediği, insanların ikiyüzlü ve çıkarcı olduğu, adaletten zerre nasibini almamış bir köy varmış. Düzene ayak uyduramayan bir köylü, eşyalarını toplayıp köyden ayrılmış. Doğru söyleyip kovulmaya, dokuz köy gezmeye niyeti de yokmuş.

Uzaklara gidip kendi köyünü kurmuş; tarlasını sürmüş, ambarını büyütmüş. Ne tavuğu kaz görünen ne de kaz gelecek yerden tavuğunu esirgemeyen komşusu varmış. Tavuklar da altın değil, yumurta yumurtlarmış.

Gel zaman  git zaman inzivaya çekilen köylünün namı eski köyüne ulaşmış. Eski köylülerine tavukları kaz görünmüş, yumurtaları altın.

“Gidip onu tekrar aramıza katılmaya ikna edelim. Karşı çıkarsa köyünü ele geçirelim, daha zengin olalım” demiş eski köylüleri.

Münzevi köylü, eski köye yeni adet gelmeyeceğini bildiğinden barışmak istememiş, “Evli evine, herkes kendi köyüne… Sizinle savaşmayacağım, ben silahlarımı gömdüm; varsın herkes kendi yoluna gitsin” demiş.

Bir başına kalmasına tahammül edememiş, eski köylüleri ambarını yakmışlar, tarlasını talan etmişler, atlarını kaçırmışlar, evini yıkmışlar.

Savaşmamakta direnen köylü gitmiş yeni bir köy kurmuş. Yine gelirler diye tel örgüler çekmiş köyünün etrafına, duvarlar örmüş.

Eski köylüleri yine gelmiş, onu bulmuşlar. O sanıyormuş ki kötülük yapan yaptığıyla yetinir, gideni rahat bırakır.

Halbuki kötülük oburlukların en gözü doymazı imiş. Ve kötülük durdurulmadıkça cesaretlenir, arsızca büyürmüş. Köyüler tel örgüleri kesmişler, duvarları yıkmışlar, ambarı yine ateşe vermişler.

Kötülüğün silahıyla savaşmayan iyilik, adaletsiz bir mücadeleyi kabullendiği için kaybetmeye mahkûmdur. İyilik paradoksu… İyilik bilmez ki tüm dünyayı dolaşsa da bir gölge gibi kötülük onu takip edecek, ensesinde bitip silahı çekecek. Hayat senden bazen, belki de çoğu zaman savaşmanı bekler. Savaşmayanlar yok olur giderler.

Münzevi köylü yine tasını tarağını alıp yola koyulmuş. Bu kez gömdüğü silahlarını da çıkarmış, sırtına takmış. Çünkü bir şey bir kez olursa kazadır, iki kez olursa tesadüf, üç kez olursa istikrar.

Köylü bu kez daha yüksek bir tepeye inşa etmiş köyünü. Zahmetle çıkılan tepenin etrafını tel örgülerle çevirmiş, duvarlar örmüş, hendekler kazmış. Sonra oturmuş bir tablet yazmış.

“Ambarımı yaktınız, tarlamı talan ettiniz, evimi yıktınız, atlarımı kaçırdınız. Bundan böyle sizin lisanınızı konuşacağım. Bir daha kapıma dayanırsanız kaybedeceksiniz çünkü savaşımız adil olacak. Gömdüğüm silahları çıkardım.”

 

 

Yorum Bırakın