Çobanla bir gün tek başına

, 3 yorum

cob1

Ben her ba­har aşık ol­mam, dün­ya­ya göz­le­ri­ni ye­ni aç­mış ke­çi­le­ri gör­me­ye gi­de­rim.

Bu ba­har Ba­lı­ke­si­r’­de kü­çü­cük bir Yö­rük kö­yü­ne uğradım. Kü­tah­ya sı­nı­rın­da­ki, 200 nü­fus­lu Ka­ra­ca­lar kö­yü ya­pı­lan son de­ği­şik­lik­le ma­hal­le ol­muş. Ma­hal­le ol­muş ama ha­yat­la­rın­da hiç­bir şey de­ğiş­me­miş. İh­ti­yar­lar, köy yo­lu­nun ilk ve son kez 80’ler­de (Özal dö­ne­mi) ya­pıl­dı­ğı­nı an­la­tı­yor.

Bu­ra­sı, ar­ka­da­şım Yük­sel Gün­gör­mü­ş’ün an­ne ve ba­ba kö­yü. Hiç kop­ma­mış­lar köy­den ama bir­kaç yıl ön­ce, emek­li olun­ca ba­ba­sı ye­ni bir ev yap­tır­mış. An­ne ve ba­ba­sı yı­lın 9 ayı­nı, de­niz­den 1000 met­re yük­sek­te yer alan bu köy­de ge­çi­ri­yor.

Kö­ye var­ma­dan bir te­pe­lik­te ku­rul­muş ke­çi kral­lı­ğı­na uğ­ru­yo­ruz. Man­za­ra şu: 200’den faz­la­sı ke­çi ve ka­la­nı ko­yun ol­mak üze­re 250 ‘kü­çük­ba­ş’ hay­van… Ve on­la­rın 50 ci­va­rın­da yav­ru­su…

STAJ­YER ÇO­BAN

Kü­çük bir ai­le, bu te­pe­lik­te ahı­rın ya­nın­da ya­şı­yor. Oğul­la­rı Tun­cay, 24 ya­şın­da üni­ver­si­te me­zu­nu bir genç. Na­sıl pı­rıl pı­rıl an­la­ta­mam. Sa­bah 9 gi­bi 250 kü­çük­baş ile çı­kı­yor, ak­şam 6’dan son­ra dö­nü­yor. Bir gü­nü­mü Tun­ca­y’­la bir­lik­te ço­ban­lık ya­pa­rak ge­çir­dim. Ba­zı ta­kın­tı­la­rım­dan vaz­geç­me­dim ta­bi­i ki; fil­tre kah­ve­mi ter­mos fin­can­la ya­nı­ma al­dım. Bü­tün gün sı­kı­lı­rım di­ye oku­mak için ki­tap at­tım sırt çan­ta­ma. 50 fak­tör gü­neş kre­mi­mi sür­düm.
Va­rı­la­cak yer­den de­ğil de yol­cu­lu­ğun ken­di­sin­den zevk alın, de­nir ya… Ço­ban­lık­ta bir ye­re var­mak di­ye bir şey yok. Ke­çi­ler ve ko­yun­lar, yo­la çı­kı­lan an­dan ahı­ra ge­ri dö­ne­ne ka­dar ara­lık­sız ot­lu­yor. Ot­la­mak için yo­la çı­kı­lan an ve bel­ki de da­ha ön­ce ot­la­ma baş­lı­yor za­ten. Son­ra dö­nüş yo­lun­da da ot­la­ma de­vam edi­yor.

Ço­ba­nın uy­gun bul­du­ğu bir­kaç nok­ta­da du­ru­yo­ruz. O ara­da sü­rü da­ğıl­ma­sın di­ye yü­kün ta­ma­mı 3 kö­pek ve on­la­rın be­nim gi­bi staj­yer olan 4 yav­ru­sun­da. As­lın­da yav­ru­lar, ço­ğu za­man ke­çi­le­rin ayak­la­rı al­tın­da ezi­li­yor ve can hav­liy­le ba­ğı­rı­yor­lar. Tun­cay üzül­dü­ğü­mü gö­rün­ce “On­lar da ço­ban­lı­ğı böy­le öğ­re­ni­yo­r” di­yor. “A­cı yok­sa ba­şa­rı da yo­k” sö­zü­nü ha­tır­lı­yo­rum. Bir ağa­cın di­bin­de fil­tre kah­ve­mi içer­ken, ot­la­mak­tan hı­zı­nı ala­ma­yıp pan­to­lo­nu­mu, blu­zu­mu ye­me­ye ça­lı­şan ke­çi­ler­le mü­ca­de­le edi­yo­rum. Ke­çi­le­re yem ola­rak ço­ban­lı­ğı öğ­re­ni­yo­rum.
Bü­tün gün na­sıl ge­çi­yor an­la­mı­yo­rum. Bir sa­tır bi­le oku­ya­mı­yo­rum. Ke­çi­le­ri iz­le­mek o ka­dar öğ­re­ti­ci ki…

SÜRÜ VE OTORİTE

EVET keçileri izlemek çok öğretici. Sürü psikolojisini iyice idrak ediyorum. Bizim stajyer çoban köpekleri sahip çıkamadığı için bazı keçiler küçük bir uçurumdan teker teker aşağıya zorlu bir iniş yapıyor.

Önündeki keçi 90 derece açıya sahip yardan aşağı neredeyse yuvarlanıyor ve arkasındaki sürü bunu göre göre peşinden gidiyor. Feci! Düzeltilebilir bir şey de değil. Fıtratları bu!
Keçilerin kendi aralarındaki ‘itiş kakışa’ çoban köpekleri pek bulaşmıyor. Yesinler birbirlerini diye bırakıyorlar. Ama ne zaman fazla ses çıkarmaya başlıyorlar, köpek otoritesi devreye giriyor. Fazla meleyen keçileri ve koyunları susturmak için aralıksız havlıyorlar. Kazanan otorite oluyor. Köpek otoritesi, duruma el koyunca sürü sessizliğe gömülüyor ve mutlak bir itaat başlıyor. Yavru çoban köpekleri o esnada sahneye çıkıp efeleniyorlar. Sanki biraz önce keçilerin ayakları altında ezilenler onlar değilmiş gibi…

İTE DELEGASYON

KÖPEKLER, çobanın sürünün her noktasına uzanan uzun kolları… Çobanın, bazı yetki ve sorumlulukları itlere delege ettiği net bir biçimde görülüyor.
Çoban köpeklerinin, aldıkları sorumluluğu sonuna kadar yerine getirmesi ise inanılmaz. Otlamaya dalıp da geride kalan olursa, birkaç hav ile kendine getirip hizaya sokuyorlar.
Ara sıra keçiler arasında boynuzlu düellolar yaşanıyor. Niye kavga ettiklerini hiçbir zaman anlayamadım ama… Kim dayağı yerse, diğer keçilerin de ona saldırdığını gözlemledim. Düşenin keçi sürüsünde de dostu yok anlaşılan.

O  UZAK VE YAKIN KÖYLERE GİDİN

ARA sıra, ‘kurtlarla dans’larımıza ara verip, kuzuların melemelerine sığınmamız lazım. Dikenli de olsa çimlere çıplak ayak basıp, topraklanmamız lazım. Oradaki uzak köylere, yakın köylere, bizim olan köylere, bizim olmayan köylere gidin. Dokunun.
Hiç kimsenin akıllı telefona sahip olmadığı köy kahvesinde oturun. İnternetsiz kalın! Sosyal medyanın like (beğen) açlığı giderilemeyen obezitesine ara verin.
Çay ikramlarını kabul edin. Başka ritimde, başka boyutta akan bu hayatların içinde girin.

3 Yorum

  1. şah
    | Cevapla

    şu yaptığınız bin seans terapiden daha iyi…. süper…

  2. Mehmet Kale
    | Cevapla

    Köpeklere it dediginiz icin,benim icin bittiniz.Oysa sizi yeni kesfetmistim.Yazik….

  3. Murat
    | Cevapla

    Süper.
    Iki yenişey öğrendim, varılacak yerden değil, yolculuktan zevk almayı
    Acı olmazsa,başarının da olmayacağı.nokta.
    Teşekkürler Demet Cengiz

şah kullanıcısına bir Cevap Yazın Cevabı iptal et