Doğal olarak gündemimiz korona…
Sabah gözümüzü açıyoruz koronavirüs, akşam kapatıyoruz koronavirüs… ‘Koronadan neler öğrendik’ler… Her yerde akıl fikir verenler, öneriler, tespitler… Ne meraklıyız herhangi bir durumdan üstünlük elde edip ahkâm kesmeye.
Birilerinin karşıma geçip ne öğrenmem, ne mesaj almam, ne yapmam gerektiğini söylemesi beni oldum olası rahatsız eder. Hangi üstün bilgi, görgü, yetenek ve sıfatla benim süreçlerime müdahale ediyorsunuz? Tamam, benim müstakil şahsiyetim kolektif hareketlerin parçası olamıyor da siz ne sıfatla neler öğrendiğimi söylüyor, neler hissetmem gerektiğini bana dayatıyorsunuz? Siz kendiniz öğrendiniz mi o sıraladıklarınızı?
Ne sıfatla?…
Yine her zamanki gibi görmek istediğini görüp, o bir parçayı alıp her ne düşünüyorsa onun propagandasına malzeme yapıyorlar. Bu yüzden koronavirüs kimine göre imanı artırdı kimine göre ateizmi. Her iki fikri pompalayanın da hoşuna gitmeyecek bilgi ise şu: Her ikisi de oldu. Kimi bu musibetten bir Tanrı fikrine vardı, kimi tam tersine ya dinlerden uzaklaştı ya da tamamen tanrı fikrinden. Herkes özgür ve varacağı sonuçla ilgili başka birinin izni, onayı gerekmiyor. Salın insanları yâ hû!
Ne sıfatla bilgiçlik taslıyorsunuz?
Ne sıfatla daha kendi almadığınız dersleri başkalarına ödev yazıyorsunuz?
Ne sıfatla kitabın kapağını kapatıp, sonucu mühürlüyorsunuz?
Ne sıfatla?
*
Habire karşımıza çıkan ‘koronadan neler öğrendik’ listelerinden yıldım.
KORONADAN NELER ÖĞRENEMEDİK, ben onu anlatayım.
Koronadan ‘sabrı’ öğrenemedik. Hâlâ süreçleri atlayıp, sonuca koşma peşindeyiz.
Koronadan ‘bilgiçlik taslamamayı’ öğrenemedik. Hâlâ bilmediğimiz konularda atıp tutuyoruz; dinlemiyoruz, öğrenmiyoruz. Hâlâ bilene yeterince saygı göstermiyoruz.
Koronadan ‘kendimizi övmeye fırsat kollamaktan vazgeçmeyi’ öğrenemedik. Hâlâ üstünlük kurmak, kendimizi yüceltmek için en ufacık bir fırsat görsek üstüne atlıyoruz.
Koronadan ‘hakikatin peşine düşmeyi’ öğrenemedik. Hâlâ gerçeğin değil bizi rahatlatacak kolaycılığın peşindeyiz; yalan ve yanlış bilgileri yayıyoruz.
Koronadan ‘tümevarmamayı’ öğrenemedik. Hâlâ tek bir örneği genelin üzerine giydirme sevdamızdan vazgeçmiyoruz.
Koronadan ‘anlayışı’ öğrenemedik. Hâlâ herkesin kendi özel biricik durumunda, kendi algılarıyla edindiği ‘biricik deneyimine’ saygı göstermiyoruz.
Koronadan ‘saygıyı’ öğrenemedik. Hâlâ insanların duygularını hissetme ve gösterme biçiminin bizi tatmin etmesi gerekmediğini anlamıyoruz.
Koronadan ‘kendimize odaklanmayı’ öğrenemedik. Hâlâ gözümüz başkalarının neler yaptığında, hâlâ kendi yapmadığımız/yapamadığımız şeylere pislik atma derdindeyiz.
Koronadan ‘başkalarının işine karışmamayı’ öğrenemedik. Hâlâ yok herkes kitaplık önünde canlı yayın yapıyor, ekmek yapıyor, spor yapıyor, meditasyon yapıyor diye söyleniyoruz. Bize ne!
Koronadan ‘empatiyi’ öğrenemedik. Hâlâ yemeye ekmeği, içmeye suyu olmayan insanlara kendi şatolarımızdan yaşam dersleri ve tavsiyeler veriyoruz.
“Koronadan ailenin önemini öğrendik” demek bile bana ayıp geliyor. Kocasının katlettiği kadınları, babasının döve döve öldürdüğü çocukları duyarken o büyük parlak, şahane söylevlerinize tahammülüm yoktur bilesiniz.
Bırakın kim ne yapacaksa onu yapsın, kim ne ders çıkaracaksa ne öğrenecekse onu öğrensin. Başkalarının alacağı dersi, geçireceği süreci bırakın kendinize bakın. Ki kişi kendine, kendi içine bakmak da istemeyebilir. Salın!
Sizi rahatsız eden içeriklerle ilgilenmeyin. Gerçekten vazgeçtiğine, Sezen Aksu gibi oturup “Vazgeçtim’ diye şarkı yazmazsın. Böyle paradokslara düşmek de yaşamın bir parçası ama ilgilenmeyin, geçin. İlgilenmediğimiz şeylerle gerçekten ilgilenmemek mümkün. J
Ben öyle yapıyorum. Mesela ekmek yapmıyorum, yapanları da yermiyorum; beni ilgilendirmiyor. İlgimi çeken bir canlı yayın olursa izlerim, olmazsa “Niye herkes canlı yayın yapıyor. Hiç de güzel değil ki” diye söylenmiyorum.
Neyi nereden öğrenmeli sadece şimdi korona günlerinde değil her zaman önemli. Örneğin yalnızlıkla başa çıkabilmenin yöntemlerini bir Instagram gurusundan değil de bir astronottan veya gerçek bir münzeviden okumayı tercih ediyorum.
Bırakın insanları… Bırakın herkes kendi yolunu bulsun. Yolunu bulmayan da kaybolsun. Nereden biliyorsun onun yolunun kaybolmak olmadığını? Ne sıfatla?
Yorum Bırakın