
“AKIL yaşı”mızı ölçelim diye eğlenceli testler var.
Hukuki bir terim olarak bazen “kemik yaşı”nı duyarız.
Zihinsel, duygusal ve sosyal yaşımız ile bunların zekâsını ölçmenin çeşitli yolları var.
Yaştan ve zekâdan bağımsız tek şey ise vicdanımız.
Vicdan öylesine güçlü bir kozmik takip ki, üzerinden yıllar geçse bile hesaplaşması asla yarım kalmıyor.
Üstelik sadece insanda değil hayvanlarda da vicdanı görebiliyoruz.
2007 yılında National Geographic’te genç bir leoparla ilgili belgeseli izlerken, gözyaşlarımı tutamamıştım.
Legadema ismi verilen leopar avladığı babunu iştahla yiyordu. Tüylerin arasında kıpırdayan yavru babunu görünce şok olan leopar donup kaldı. Ne yapacağını bilemedi. Yavru babunun yanına uzanıp beklemeye başladı. Sonra sırtlanlardan korumak için yavru babunu bir ağaca bıraktı. Bir süre ona annelik yaptı. Doğası gereği bir avcı olsa da vicdanı o yavruyu yemeye izin vermiyordu.
***
Benzer bir yavru babun dişi arslan hikayesini de geçen hafta izledim.
Annesini avlamanın verdiği vicdani yükle dişi aslan, yavru babuna annelik yapıyordu. Hatta yavruya ilişmeye kalkan diğer aslanlara karşı savaşıyordu. En sonunda baba babun gelip, bir anlık boşluktan faydalanarak yavrusunu aldı.
Vahşi doğa belgeselleri izleyip ağlayan tek insan ben olamam…
Başka bir belgeselde ise Jane Goodall Enstitüsü yetim şempanzeyi tedavi ettikten sonra büyütüp ormana salıyor. Ve ormana bırakılırken şempanze, kendisine yardım etmiş olan bütün insanları tek tek kucaklıyor. Başını sevgiyle omuzlarına dayıyor…
En son, çocuğunu dövüyormuş numarası yapan Türk anneye, evdeki iki köpeğin nasıl engel olduğunu izledim.
Vicdan ne yaşımıza ne türümüze bakıyor. Bu yüzden özellikle içinde insan olmayan örnekler verdim.
En acısı zehirli dil sokması
GEÇEN haftaki “İnsan Zehirlenmesi” başlıklı yazıma çok fazla yorum geldi. Zahmete girip e.mail yazan veya sosyal medya üzerinden mesaj gönderenlere bakılırsa, pek çoğumuz insan zehirlenmesi yaşıyoruz. Bazıları bunu profesyonel hayatında yaşadığını söylerken, bazıları da yakın aile, akraba veya arkadaş çevresinde yaşadığını anlatıyordu. Aralarında dayanamayıp başını alıp gitmişler bile vardı.
Kimilerinin anlattığına bakılırsa, insan zehirlenmesi bizzat zehirli bir dile maruz kalmaktan kaynaklanmış.
En çok kıskançlık ve özensizlikten şikayet edilmiş.
İnsanların çoğu ‘dillerinin’ ne kadar kırıcı olabildiğinin farkında değil anlaşılan.
Üstelik aynı silahlarla karşılık vermeyince sürekli bir yaralanma ve mağlup olma ruh hali yaşanıyor.
Fakat günün veya yaşamın sonunda, ‘vicdani zafer’le çıkan asıl kazanandır!
Gülümseyerek dövmek
ZEHİRLİ dillerden söz ederken, zehirli dişini balla kaplamışları atlamak olmaz.
En zalimce sözü bile gülümseyerek söylediğinden, zehrin yakıcılığı ilk etapta hissedilmez. Hatta sırf tebessüm ettiği için karşılık da veremez kimse. Ne diyelim, bir gün vicdanlarının hesap soracağını umut edelim.
Yorum Bırakın