BİR HİNT MASALI dün bugün yarın 1

, Yorum yapılmamış

Kayıp yüzyıllar…

ÖYLE bir ülke düşünün ki baharat kelimesi onun adından gelmiş olsun… Öyle bir ülke düşünün ki kumaşı bulunmaz olsun…. Öyle bir ülke düşünün ki ona ulaşmanın farklı yollarını arayan denizciler yeni kıtalar ve ülkeler keşfetmiş olsun… Öyle bir ülke düşünün ki yüzyıllarca başkaları tarafından yönetilsin ve bağımsızlığını bundan sadece 67 yıl önce kazanmış olsun…

Dünyanın en kalabalık nüfusuna (1.2 milyar) sahip ikinci ülkesi Hindistan’da şu sıralar hem sosyal hem de siyasi pek çok ilginç gelişme oluyor. Bunları anlayabilmek için ülkenin uzun geçmişine kısaca bakmak gerekiyor.

KASTLARA VE DİNLERE BÖLÜNMÜŞ ÜLKE

Hindistan’da insan izleri 30 bin yıl öncesine uzanıyor. Hinduizm inancının da Milattan Önce 2000 yıllarına kadar giden kalıntılarına rastlandı. Hindistan’da hâlâ devam eden meşhur kast sistemi de, bu topraklara Orta Asya’dan akın yapan Aryanlar tarafından aynı dönemde kuruldu. Şu anda kimse nüfus içindeki oranlarını bilmese de kast sisteminin en tepesinde entelektüel ve ruhban sınıfı Brahmanlar; ikinci sırada asker ve yönetici Kshatriyalar; üçüncü sırada esnaf, tüccar, zanaatkar, çiftçi Vaişyalar; dördüncü sırada işçi ve köle Şudralar var. Bir de kast dışı sayılan ‘dokunulmaz’ denen en altın altı Dalitler bulunuyor.

Kast sistemini anlamadan Hindistan’ı anlamak mümkün değil. Çünkü yüzyıllarca kast sistemine göre evlendiler, meslek seçtiler. Hatta insanlar hep birlikte yemek bile yiyemiyorlardı. Bu üst kastları kirletebilecek bir şeydi. Ancak bugün meslek seçiminde ve yemek yeme konusunda kastın katılığı kırılmış durumda. Kastlar arası geçiş de mümkün değil. O ancak reankarnasyon (yeniden dünyaya gelmekle mümkün) ile olabiliyor. Kedi içinde toplumu bölen kast sistemi ve farklı inançların bir arada olması nedeniyle tarih boyunca pek siyasi birlik sağlayamadılar.

KİMLER GELDİ KİMLER YÖNETTİ

Hintlilerin devletle, imparatorluk kurmakla pek bir işleri olmamış tarih boyunca. Onlar için varsa yoksa inançları… Bölgesel kurulmuş devletleri ve Maharacılığı saymazsak, 1947 yılında bağımsızlıklarını kazanana kadar hep başka milletler tarafından yönetilmişler. Yunan istilası, Büyük İskender’in saldırıları, Arap hücumları, Türk-Moğol hakimiyeti ve en son Güneşi Batmayan İmparatorluğun (İngiltere) bir parçası olmaları.

Türk-Moğol devleti olarak 1526’da kurulan Babür İmparatorluğu, Ekber Şah döneminde her inancı kucaklıyor. Çağatay Türkçesi konuşan bu hanedanın üyesi Şah Cihan, karısı için meşhur Tac Mahal’i yaptırıyor. Ancak koyu bir Müslüman olan oğlu Alemgir tahta geçip, Hinduların inancına karışmaya başlayınca halkın desteğini kaybediyor. Halk İngiliz işgalini neredeyse destekliyor ve Babür İmparatorluğu’nun sonu geliyor. Daha önce Hollanda, Fransa ve Portekiz de Hindistan’ı komple ele geçirme çabasına girmişti. Onların yapamadığını (bölgesel işgallerle yetinmek zorunda kaldılar) İngilizlerin yapabilmesinin ise sadece bir nedeni var: Hintlileri inançlarında özgür bırakmak. 1612’de ticaret merkezi kurarak başlayan İngiliz sömürge dönemi 1947’ye kadar sürdü. İngilizlerin, terk ettikleri her yerin tuhaf bir biçimde bölünmesi veya suni biçimde birleşmesi kuralı burada da değişmeyecekti.

BAĞIMSIZLIK BEDELİ: BÖLÜNME

Bağımsızlık da öyle kolay gelmedi baharat ülkesine. Uzun, kanlı ve zorlu bir süreçti o. Barışçıl eylemleriyle bilinen ülkenin ruhani ve siyasi lideri Mahatma Gandi bile ülkenin Hindistan ve Pakistan olarak ikiye bölünmesini engelleyemedi. Bizimkine benzer mübadele süreci orada da yaşandı. Gandi, Müslümanların ülkeyi terk etmesini istemiyordu. Pakistan’a tazminat ödenmesinden yana olduğu için fanatik bir Hintli tarafından vurularak öldürüldüğünde bağımsızlıklarını kazanalı bir yıl bile olmamıştı.

Neyse, zaten ülkeyi en son Pepsi ve Vadofone ele geçirmiş. En ücra köşelerde bile iki markanın reklamına rastlıyorsunuz.

Binlerce tanrı var

HİNDİSTAN’daki en yaygın inanç Hinduizm. Ancak bu dinin, ibadet ve ayinlerinin genel bir tanımı yok. Ülkenin geniş coğrafyası içerisinde pek çok farklı mezhep ve yorum bulunuyor. Çok tanrılı bir inanç sistemi ama tanrılar ne kadar çok, sayısını kimse bilmiyor. Bir kaynak 3 bin derken başka bir kaynak 330 bin diyebiliyor. Hindistan üzerine akademik çalışmalarıyla tanınan antropolog Elif Çamlıkaya da tanrıların sayısının net olmadığını söylüyor. Budizm’deki Nirvana’nın Hinduizm’deki karşılığı Mokşa. Mokşa, tanrısal enerjiye ulaşmayı temsil ediyor.

Binlerce yıl içinde ortaya çıkan yeni öğretilerin hiçbirini reddetmeyen Hinduizm, onları alıp kendine adapte etmiş. Örneğin Budizm… Budha bir Hindu olarak doğdu ve kendi öğretilerini yazdı. Hinduizm onu, yaratılanı koruyan tanrı Vishnu’nun 9 avatarından biri olarak kabul ederek kendi içine dahil etti. Gerektiğinde tanrı insan gibi doğarak dünyaya gelebiliyor. Krişna gibi… Ama uzun zamandır tanrı yeniden doğmuyor bir türlü. Tanrı insan suretinde gelebiliyorsa dünyaya, belki insan da sonradan tanrı olabiliyordur? Evet, bu da mümkün. Ünlü aktör Amitabh Bachchan’ı tanrı ilan edip adına tapınak yaptılar.

Hindistan’da din bir yaşam biçimi… Hinduizm dışında İslam (ülke nüfusunun yüzde 13’ü. Endonezya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci Müslüman topluluğu), Sikhizm, Jainizm, Budizm ve Hristiyanlık inançları yaygın.

 

 

Kocanızın hayatını kurtarmak için ağaçla evlenir misiniz?

HİNDİSTAN’da astroloji çok önemli. Doğar doğmaz bebeklerin astrolojik haritaları çıkarılıyor. Meslek seçimi, evliliği ve pek çok karar buna göre yapılıyor. Dünya güzeli seçilen Aishwarya Rai’nin yıldız haritası, ilk eşinin öleceğini söylüyormuş. Babası adına tapınaklar yapılan ünlü aktör Abhishek Bachchan ile evlenmeden önce Rai, bir ağaçla evleniyor. Sonra ağacı keserek öldürüyorlar. Ardından masallardaki gibi bir düğünle Rai ve Bachchan dünya evine giriyor.

 

 

Renk cümbüşü ülke

HİNDİSTAN renk cümbüşü bir ülke… Antropolog Elif Çamlıkaya, “Hindular renkli giyinip tanrıların dikkatini çekmeye çalışıyorlar” diyerek özetliyor. Ölümün rengi siyahı pek giyinmiyorlar. Rengarenk giyinen Çingenelerin de Aryanların Hindistan’dan sürdüğü kastlardan biri olduğuna inanılıyor.

Rengarenk tapınaklar, görkemli tanrı heykelleri… Ve müzik! İnsan suretinde doğan tanrı Krişna örneğin, fülüt çalar ve dans eder. Hindu tanrıları, Yunan mitolojisindeki gibi gayet fani serüvenler yaşar durur.

Yorum Bırakın