Ölmeyin!

, 1 Yorum

“Benim adım Berna Atmaca. Ankara’da kahpe bir patlamada havaya uçtum, yere parçalanarak düştüm.

Benim adım Berna Atmaca. Hava Kuvvetleri’nde bir bankada çalışıyordum. Kadere bak ki üç ay önce evlenmiş, bir ay önce Ankara’ya yerleşmiştim. Her akşamki gibi 143 numaralı servis otobüsüne binmiştim. Durduğumuz kırmızı ışıkta dünyam karardı.

Benim adım Berna Atmaca. Yakınlarım patlamayı duyunca telefonlara sarıldı ama ulaşamadılar bana. Numune Hastanesi, GATA, Başkent ve Güven hastanelerindeki yaralılar arasında aradılar beni. Bulamadıkları her hastanede umutlandılar, bir diğerine koştular. Kahramanmaraş’tan annem geldi. Kimliğimi tespit edebilmek için annemden kan örneği aldıklarında anladılar artık gitmiştim.

Benim adım Berna Atmaca. Ben Ankara’da hain bir saldırıda öldüm.”

O hayatta olmadığı için hikâyesini ben yazdım. Mutlulukla gülümsediği düğün fotoğraflarına bakarken, sesini duydum. O söyledi ben yazdım.

Atmaca

* * *

Yine terör, yine patlamalar, yine kayıp canlar, yine son dakikalar, yine kınamalar, yine lanetler, yine taziyeler, yine devletlerden dayanışma mesajları, yine kanı yerde kalmayacaklar, yine tabutlar, yine gözyaşları, yine yetimler, yine kocasını yitireler, yine evladını kaybedenler… Yine yine unutacağız. Adlarınızı hatırlamayacağız. Havaya uçarken kaç kişiydiniz onu bile unutacağız. Ölmeyin!

Ölmeyin! Bakın insanlar 24 saat Instagram’a fotoğraf yükleyememeye bile dayanamıyor. Olan size oluyor. Kimse hayatın zevklerinden geri kalmak istemiyor. Eyvallah, kalmasınlar. Kalmasınlar da hiç olmazsa yas tutar gibi yapsınlar. Çok değil, 24 saat dişlerini sıkıp dayansalar, bir eğlence fotoğrafı, bir sırıtan surat paylaşmasalar… Paylaşmasalar da yalandan sıcak saatlerde gösterdikleri tepkilere inansak…

Ölmeyin! Çünkü artık ölümler fazlasıyla olağan, çokça rutin, sıkça lanetlenmeden önce şeceresine bakılan, genellikle ölen kimmiş ve öldüren kimlerdenmiş anladıktan sonra kınanan, ara sıra faali meçhul, kimi zaman anlamsız ve hep boş yere… Ölmeyin!

* * *

Birkaç hafta önce tesadüf ettiğim işadamı, Güneydoğu’dan gelen şehit haberlerinin televizyonlarda uzun uzun verilmesinden şikayet etti. Moral olmayınca alışveriş yapılmıyormuş. Uzun şehit haberleri keyifleri kaçırıp, moralleri bozuyormuş. Gördünüz mü? Ölmenizde bir sıkıntı yok. Sorun ölümlerinizin uzun uzun haber yapılmasında. Ölmeyin!

Ne çok şey var söyleyecek ama herkes her şeyi çok iyi bildiğinden ve her şeyin en iyisini yaptıklarından en iyisi sessizlik. Çünkü bıktık, usandık, yorulduk, yaralandık, öldük. Ölmeyin!

Suriyeli bir mültecinin savaşla ilgili söylediklerini okuyorum.

“Ara sıra ülkemde bombalar patlıyordu. Çok sorun etmedik. Sonra daha çok bomba patlamaya başladı. En son uçaklar evlerimizi bombalarken, ülkemizden kaçıyorduk. İç savaş çıkmıştı.”

Ne kadar uzak ihtimaller öyle değil mi? Bu sözleri gazete sütunlarını süsleyen Suriyeli de onu anlatıyor zaten. O uzak ihtimallerin bir gün önüne uzandığını, bir bavulla evlerinden kaçtıklarını, mülteci oldukları kamplarda bir ekmek kapabilmek için birbirlerini ezdiklerini, Ege sularında boğulduklarını, kışın soğuğunda donduklarını, açlıktan öldüklerini, ülkelerinde kurşun atmayan-tepinmeyen devlet kalmadığını, onun bunun savaşında bir halkın sefil olduğunu…

O uzak ihtimaller yakınınıza uzandı mı, fotoğraflara gülümsemeyi de unutun. Ölmeyin!

ankara1

1 Yorum

  1. Demet
    | Cevapla

    Ağlamaktan başımın ağrısı hiç geçmiyor artık.Bu yazıyı okurken de dayanamayıp yine ağlıyorum.O kadar rahatsız oluyorlarsa haber seyretmesinler.Bombalar evlerine düşmeye başlarsa da şikayet etmeye hakları olmaz.Allah şehitlerimizin ailelerine sabır versin nasıl dayanılır böyle bir acıya onu da bilmiyorum ama. ..

Yorum Bırakın