Tribünlere oynanan ilişkiler

, 1 Yorum

romjul

Hürriyet Pazar’da Sinan Akçil’in eski sevgilisine yazdığı mektubu görüp tabii ki sayfayı çevirdim. Okumadım. O gün bir arkadaş teknesinde Prens Adalarında dolaşırken, demir aldığımız bir koyda yan teknedeki aşırı gürültülü evlenme teklifine maruz kalınca da bir şey demedim. Kimseyi yargılamamaya çalışıyorum kendimce ama üzerimize konfetiler yağarken yanımdakilerin coşkusunu görünce kendimi tutamadım.

Şimdi bunun nesi güzel” dedikten sonra eğlenceli bir tartışmaya tutuştuk. Tartışmaya geleceğim ama önce o tartışmanın beni okumak zorunda bıraktığı mektuba değineyim. Karşımdaki kadın ve erkeklerden oluşan jüri mektubu değerlendirmemi istedi.

“Şimdi 1C sınıfından arkadaşımız Sinan Akçil, eski sevgilisine yazdığı mektubu okuyacak!”

Bir adam eski sevgilisine yazdığı mektubunun neden gazetede yayımlanmasını ister? Bu adam kaç yaşındadır? İki kişinin ilişkisi ve ayrılığı bizi neden ilgilendirsin ki?

İki kişiyi ilgilendiren herhangi bir konu eğer tribünlere sunulmuşsa mutlaka sadece sunan kişiyi ilgilendiren bir durum vardır. Bu kişinin sürekli onaylanma ve takdir edilme ihtiyacı hissetmesi gibi bir durum… Kendini yüceltme arzusu gibi bir durum… Zaten mektubun ana teması da ‘Sorun sende değil bende’ idi klişesinden başka bir şey değil. Kendi gözü doymazlığını, bencilliğini, beceriksizliğini ve özensizliğini güya yererek o muhteşem egosunun üzerini bir kez daha cilayla geçmiş, parlatmış. Satır aralarından yükselen narsisizm… Bu kendine aşık insanlar, başkalarına onları sevecek yer bırakmıyor maalesef. Tüm sevgilerini kendilerine verdiklerinden, başkalarına verebilecek sevgileri de kalmıyor. “Bir tek dileğim var mutlu ol yeter” diye bitirdiği mektubundan anlamamız gereken ne kadar ulvi ve sencil bir zat olduğu kuşkusuz. Mektubun bir yerinde reklam yapmakla itham edildiklerini de üzüntüyle anmış. Bu gereksiz açıklamanın mektupta neden yer aldığını da bilmiyoruz. Gereksiz yere sarf edilen her sözün altındaki nedeni eşelesek bir dünya hikaye çıkar. Üstelik bu mektup, kadın tarafının yeni ilişkisini sabote etmese de pek olumlu etkilemeyecek. Zaten karşımdaki jüri, 1C sınıfından Akçil’in mektupla reklam peşinde koştuğundan emindi ve benim iki kişilik ayrılığın kamusallaştırılmasındaki saçmalığa değinmemi yerinde buldu.

* * *

Karısını, ona duyduğu hayranlığı ve bitmeyen büyük aşkını yıllarca dinlediğimiz bir türlü başarı yakalayamamış bir ressam vardı. Boşandıklarında kadından, sexless marriage (sekssiz evlilik) ıstırabını öğrenince hepimiz şaşırmıştık. Adam aseksüelliğini muhteşem koca imajıyla gölgeliyormuş.

Aşırılık bir yerde tuzak değil midir? Hisli erkek tuzağı da bunlardan biri… Önceki sevgiliyi yücelten ‘hisli erkek’ piyasaya potansiyelini göstermiyordur da ne yapıyordur?

Jüri görüşlerimi faza keskin bulup hayatın daha karmaşık olduğunu ileri sürdü. Görüşlerim keskin değil. Eminim bütün bu söylediklerimin tam zıddı vardır ve istisnaları da mümkündür. Yaşamı karmaşık hale getiren de bizleriz zaten.

* * *

Gürültülü evlenme teklifi de yine iki kişilik bir mevzunun kitleselleştirilmesinden başka bir şey değil. Üstelik denizi de kirlettiler. Kuşkusuz bir çift için çok özel bir an ancak bu kadar tantanaya ne gerek var? Yaratıcılığınızı ve tüm romantizminizi iki kişilik tutmanıza engel nedir? Gösteriş yapamamak ve takdir toplayamamak mı? Fotoğrafları sosyal medyada paylaşır yine alırsınız o beğenileri endişe etmeyin. Ne zaman bir konsere gitsem sahnede evlilik teklifi oluyor. Aslında bu numaranın öyle çok özel bir yanı da kalmadı. Belki kadın henüz ilişkinin o aşamasına gelemedi; neden onu binlerce kişinin önüne atıp zorluyorsunuz?

Avcılar’da parkı pankartlarla doldurup, konfetidir maytaptır masraftan kaçınmamış, saz çaldırıp türkü söyleten çılgın aşık, evlilik teklifine “Hayır” yanıtı alınca ortadan kaybolmuştu. Elinde süpürgeyle gelen temizlik işçisi ise “Buranın hali nedir? Kim temizleyecek burayı” sözleriyle isyan etmişti. Güney Kore’de bir kızcağız da benzer durumda pes etmeyen adamın başında kemanı kırarak gösterişe bir son veriyordu. Bir insanla hayatınızı birleştirmek istiyorsanız konserlerde sahneye çıkmaya, köprülere isimler yazdırmaya, zeplin kiralamaya falan gerek yok beyler. Böyle yüksek egolu işlerden işkillenirim ben.

Evlilik teklifiniz, düğününüz, ilişkiniz ve kendiniz için tribünlerin alkışını, onayını, hayranlığını boş verin. Günün sonunda yerdeki çöpleri süpürmek zorunda kalan çöpçüler değilsek hiçbirimizi çok da ilgilendirmiyor bu aslında. İnsanlara ne kadar harika bir çift olduğunuzu göstermek için harcayacağınız enerjiyi harika bir ilişki için harcayın. Kesin daha çok faydasını göreceksiniz. Yalnız yan tekneden gelen pasta vişneli çikolatalı idi. En sevdiğim!.. Gerçekten takdir ediyorum. Mutluluklar!

1 Yorum

  1. şah
    | Cevapla

    harika…

Yorum Bırakın